METUCON 09
Bu haftasonu METUCON'daydım, yaşadığım macerasımsı olayları anlatayım ("yaşadığım maceraları anlatayım" dedim de aklıma geldi, veya neyse, şimdi konuyu bölmeyeyim, başka bir yazıda değinirim).
Anlatacaklarımın bir METUCON 2009 incelemesi filan olmadığını, sadece maceralarımı anlatmayı sevdiğim için günlüğe bunları yazdığımı not düşeyim.
Live Action Role Play (LARP), içimde kalan uktelerden biriydi. Bu yılın METUCON'unun ilk günü için LARP, ikinci günü için de RPG kaydı yaptırmıştım. Asıl LARP'ını yapmayı istediğim karakter Arleon'dur, ama elbette o şekilde katılacağım öyle bir setting olmadığı için (alttaki yazı konusu) LARP hayalim "Arleonumsu" bir karakteri canlandırmaktı.
Ama "Eh, önce biraz LARP tecrübesi edineyim de, ondan sonra Arleonumsuyu oynarım" diye düşündüm, METUCON içerisinde oynatılacak, ilginç bulduğum LARP'lerden birisi olan
Günbatımından Önce'ye kaydoldum.
Şüphesiz ki Tanrı onları uyarmıştı. Onlara dedi ki:
"Bilgi Ağacı'nın meyveleri dışındaki bütün meyveler size serbesttir."
Şüphesiz ki insanların içinde isyan etmeye meyil vardı.
Ve Yılan geldi.
Ve Havva'yı Bilgi Ağacı'nın meyvelerinden yemeye ikna etti.
Ve Adem de baştan çıkanlardan oldu.
Tanrı bunu gördü ve dedi ki:
"Biz sizi itaat etmeniz için yarattık ama siz isyankâr oldunuz."
Ve Tanrı onları Cennet'inden kovdu.
Ve Cennet'in kapısına insanların dönmesini engelleyecek bir Melek koydu.
Ve İnsanlar Dünya'ya düştüler...
***
Lilith uzun zamandır Dünya'daydı. Çocukları olmuştu. Yılan'ın rehberliğinde güzel bir yaşam sürüyordu.
Sonra Adem ve Havva geldiler. Adem Havva'yı bildi ve Havva'nın çocukları oldu. Habil Lebuda'yla evlendi. Kabil İklima'yla evlendi.
Habil Kabili kıskandı ve onu öldürüp İklimayı da karısı olarak aldı. Böylelikle ilk cinayet işlenmiş oldu.
Havva Kabil'in yerine bir oğul daha istedi. Ve Seth doğdu. Seth'in doğumuyla beraber bunu kutlamak için Konuşan Hayvanlar geldi.
Seth büyüdü ve olgunluğa ulaştığında Yılan onu baştan çıkardı. Ve Seth baba evini terketti.
Habil Lebuda'ya kötü davranıyordu. Lebuda Seth'i örnek olarak evi terketti. Ve Lilith ona kucak açtı.
Lilithin oğullarından biri annesinin yanlış yolda olduğuna karar verdi ve Adem'e sığındı. Habil İklima'yı bildi ve üçüncü nesilden ilk insan doğdu. Habil oğlunun adını Gani koydu.
İnsanlar çekişme halindeyken bir Melek geldi ve günbatımında hepsini bir araya topladı. İnsanlar, Konuşan Hayvanlar ve kimsenin tanımadığı ormandan gelen bir kadın bu toplantıya katıldı.
Melek onlara bir açıklama yaptı:
İnsanlık bir yol ayrımına gelmişti ve artık bir şeyler değişmeliydi. Yeni Gün bambaşka bir Dünya'nın üzerine doğacaktı.
Öhöm, neyse. Heyecanla rolümle ilgili gelecek mesajı bekledim. Cuma akşamı telefonuma SMS geldi: "Günbatımından Önce LARP'i adına bu mesajı atıyorum. Yarınki LARP'te maymun karakterini oynayacaksınız. Eğer koyu kahverengi veya siyah tonlarında sade giysilerle gelirseniz seviniriz."
Biraz hayal kırıklığına uğradım. Maymun mu? Ortalıkta "Uuu-uu--uu!" diye dolaşan, sürekli muz yiyen bir karakter gözümün önüne geldi. Ama sonra hikaye açıklamalarını daha dikkatlice okuyunca konuşan hayvanların yer aldığını farkettim. Rafiki tadında bi şeydi demek.
Bu rolü sevmiştim.
Ama cumartesi sabahı kalkamadım. Apar topar ODTÜ'ye yol aldım, ama çok geç kalmıştım, LARP başlamıştı ve ben gelmeyince benim yerime başkası oyuna girmişti. Henüz başlamamış bir LARP de olmadığı (ve ertesi günün de RPG'sine kayıtlı olduğum, ertesi günkü LARP'lere de giremeyeceğim) için paramı iade almaktan başka bir şey yapamayacaktım. Uff... Otobüsteyken şunları hayal etmiştim: Oyun başlamadan kısa bir süre önce yetişeceğimi, "Merhaba, ben maymunum" diyeceğimi, bana neden geç kaldığımı sorduklarında "Evrim geçiriyordum da..." yanıtını vereceğimi, oyuna ara verildiği zaman Hz. Adem - Havva'yı ve çocuklarını canlandıran oyunculara "Hepiniz benden geldiniz la" diyeceğimi...
Ama pazar günü (yani bugün) oldukça güzel geçti. Bir kısmını dün de görmüş olduğum Traffic Jam, Ragnarok, Merih Abla, Fetullah, Serenity Painted Death ve adını şu an yanlış hatırlamadığım diğer arkadaşlarımla hoş vakit geçirdim, katıldığım RPG
Have a good night; New York da oldukça eğlenceliydi.
Vampire: Masquerade evreninde, günümüz New York'unda geçen bu oyundan anımı anlatayım
(anlatınca asla o kadar komik olmayacak ama olsun) :
Quest'imizde ilerleyebilmek için gerçekleştirmemiz gereken bir ayin için Hygl Kolyesi diye bir nesneye ihtiyacımız vardı. Arkadaşlarım diğer nesnelerin peşindeyken benim Ventrue'm bu kolye için New York'un koleksiyoncularıyla iletişim halindeydi. Bu kolyenin sadece George adındaki bir koleksiyoncuda olduğunu öğrendim, gecenin o saatinde George'u aradım, George o saat için gayet uyanıktı ve beni dükkanına davet etti.
Kolyeyi almak için nakit paraya ihtiyaç duyacağımı düşünerek içerisinde $ 80,000 bulunan kasamdan $10,000 aldım. Tüm paramı bu quest için harcamak saçma olacaktı, eğer kolye alamayacağım kadar pahalıysa çek yazmayı teklif edecek, eğer o da işe yaramazsa quest'in hayrı için adam üzerinde intimidation/presence kullanacaktım.
Beni neyin bekleyeceğini merak ederek dükkana girdim ve uzaktaki bir masanın başındaki George'un yanına geldim. Bana dedi ki
-Sen vampir misin?
Adamın masquerade hakkında bilgi sahibi olduğunun farkında, gülümseyerek "Evet" dedim ve kolyeyi sordum.
-Benim vampirlerle işim olmaz!
diyerek öne çıktığında adamın kollarından ve göğsünden kılların fışkırdığını farkettim: George bir kurtadamdı ve bu evrende bir kurtadam, kalabalık bir vampir grubunu bile altedebilir. Geriye doğru çekildim, kapıya koşmaya başladım, ama o çok hızlıydı, hemen önüme geçti:
-Belki de vampirlerle işim olur?
Cebimden paraları çıkardım,
-Eğer yardımcı olursan zaten seni ödüllendireceğiz!
-Ne?? Para istediğimi mi sanıyorsun? Bu bana yapılan bir hakaret!
-Eöö, şaka yapmıştım,
diyerek parayı geri soktum.
Yakın bir bölgedeki terkedilmiş bir binayı yakmam karşılığında (kurtadam o arsaya sahipmiş, ama o binanın orada olmaması gerekiyormuş) bana kolyeyi vereceğini söyledi, ben de kabul ettim. Yavaş ama tedirgin adımlarla (yani sakinmiş gibi görünmeye çalışarak) çıkış kapısına kadar yürüdüm, sokağa çıktıktan sonra da koşarak kaçmaya başladım. Eheh.
Oyunun tamamını da anlatırdım, ama yazıyı çok uzatmayayım.
Bu yazıda daha pekçok şeyden bahsetmeyi düşünüyordum, Arleon LARP'i hayallerimle ilgili birkaç şeyden, yazı yazmanın kendisinden, kısa korku hikayelerinden, üzerinde çalıştığım Battle Royale RPG'sinden... Ama yazı çok uzun olmuş. Gelecek yazıya bırakayım bunları.