Wednesday, March 24, 2010



Thursday, March 18, 2010

Davetiye

"Bu nedir?" sorusunun yanıtı

Trivia
*Aslında davetiyeyi aldığım bir hikaye yazacaktım, ama aklıma yazacak ilginç bir şey gelmedi.
*El yazısı için kullandığım kalem kurşun 3B.
*Çıktı aldığım kağıda parşömen efektini vermek konusunda başarısız oldum sanırım. Keşke kadraja eklemek için Orta Çağ çalışma odası etkisi verebilecek bir kalemim olsaydı.
*Mum ışığı dışında ek olarak spot ışığı kullandım, nesneleri asıl aydınlatan şey oydu.
*Alttaki de alternatif bir davet cevabı.

Tuesday, March 16, 2010

Bu aralar çok çalışıyorum, hem okul hem de yarı-hobim olan işlerim için. Ne için bu kadar çalıştığımı sorguladığım zaman zihnimin Apollonian kısmının bana yanıtı göstermesi uzun sürmüyor: Özellikle okulumun etrafında gördüğüm o pahalı evler gibi bir eve, yeteneklerimin ve zekamın sınırlarını zorlamamın karşılığında bana yüksek getiri sağlayacak bir işe, büyükçe bir LCD ekrana, düzgün bir fotoğraf makinasına sahip olmak (son ikisine şu anda sahip olabilirim belki, ama yeteri kadar masrafa giriyorum zaten), babamın bize sağladığı imkanları kendi aileme sağlayabilmek için. Para kazanma hırsının kötü bir şey olduğunu duyuyor, okuyorum hep, ama benim bu sahip olmak istediklerimde yanlış olan şey ne? Ben merkez bankasını yönetecek kadar zengin olup da muazzam servetini daha da katlamak adına ülkeleri savaşa sürüklemekten kaçınmayacak bir aile değilim ki (evet, ben öyle bir aile değilim ki)? Hırslıyım, ne olmuş yani?

Yanlış olan bir şeyler varsa biri benim beş yıl sonra nerede olacağımı bugün kestiremiyor olmam. "Kim kestirebilir ki?", sanırım benim istediklerimi isteyenler insanların içerisindeki realist azınlık. Öbürü de arzunun tehlikeli bir duygu olması. Arzu ile çaresizlik kardeştir, ama ben bunun farkındayım zaten.

Geçenlerde Leviathan'daki bir yazıya bıraktığım yorum.



İtiraf etmem gerekir ki, bloga yazmak için 'günlük' niteliği taşıyan uzunca yazılar biriktiriyordum aslında, ama onları yayınlamaktan vazgeçtim. Hayır, tartışma/gerginlik yaratacak bir içeriğe sahip filan değiller, ama o kadar kişisel ve bir o kadar da sığ konular ki 'günlük' olarak yazdıklarım... Bu aralar ActionScript 3.0 öğrenmemin, bu dönem ağır bir ders yüküne sahip olmamın, hangi filmleri izleyip neleri okuduğumun neresi ilginç? Yazdıklarım bana "Ama bu değilim ki ben?" dedirtiyor, ben bütün hayatı oyun yapmak/oynamak, üniversiteye gitmek, arasıra da kültürel ürünleri tüketmek üzerine kurulu bir insan değilim ki? Belki başka bir nedeni de buraya yazılanlar bir French pressten çıkmış (French press'i Türkçeye güzel bir şekilde çeviremedim) kahve gibi olduğu içindir? Bilmiyorum.

Wednesday, March 10, 2010

Street Fighter'da bir pehlivan

Şaka yaptığımı düşünebilirsiniz (Nisan'a daha var!), ama yeni çıkacak Street Fighter'da (Super Street Fighter IV) Hakan isimli turuncu derili, mavi saçlı mutant bir pehlivanın yer alacağı haberini gördüm biraz önce ("mutant" kısmını kafadan ben attım).

Kaynak: IGN



Ek yorum: İsim seçimi konusunda ufak bir hata yaptıklarını düşünüyorum: "Hakan" Türkçe kökenli bir isim, ama pehlivan isimleri genellikle Ahmet, Yusuf, Ramazan gibi Arapça kökenli kelimeler değil mi? Bu elbette bir pehlivanın isminin Hakan olmasının mümkün olmayacağı anlamına gelmese de Türkçe kökenli isimler bana 'daha yeni' gibi geliyor.