Öfkeliyim. Sadece bu katliam niteliğindeki ihmâle karşı değil; ama bu ihmâli hoş, olağan gören zihniyete karşı. Bu zihniyet hakim olduğu sürece ileride daha çok "kader" göreceğiz.
Sosyal medyada karşılaştığım bazı argümanlar var, onlara verdiğim/vereceğim yanıtları bu yazıda bir araya topladım.
"Bu olayın siyasetle ilgisi yoktur!"Üzgünüm hanımefendi/beyefendi, ama bunu iddia ediyorsanız, siyasetin ne olduğunu tam olarak anlamamışsınız demek. Siyaset, 539 kişinin bir mecliste kendi aralarında konuşup durup sonra eve gitmesinden ibaret değildir. O aldıkları kararların sonuçları, ülkedeki insanların nasıl yaşadıklarını etkiler. Ya da nasıl öldüklerini! Eğer işçi güvenliğini önemseyen siyasi kararlar verilmiş olsaydı, doğru dürüst güvenlik önlemleri alınmadan o maden işletmeye açılmazdı. Anlayacağınız, bu mesele siyasidir, başka bir şey değildir.
"Muhalefet kesin sabote etti!"Şimdi şunu düşünmenizi istiyorum: Diyelim ki, sizin yaşadığınız apartmanın yöneticisiyle kavgalısınız. Apartmanın asansöründe de bir problem var; halatın kopmak üzere olduğunu fark ediyorsunuz. Apartman toplantısında bunu dile getirdiğinizde, apartman yöneticisi böyle bir şeyin kesinlikle olmadığını, her şeyin yolunda gittiğini iddia ediyor. Toplanan aydatlarla da alakasız şeyler yapılıyor.
Bir gün, asansörün halatı tam da sizin öngördüğünüz şekilde kopuyor, insanlar ölüyor. Bunun sorumlusu kimdir? Tabi ki siz! Çünkü apartman yöneticisi, sizin onu suçlayabilmek için halatı sizin kestiğinizi söyledi. Ve insanlar buna inandı, apartman yöneticisini daha da çok desteklediler. Sizin belirttiğiniz her problem, her tehlike, sizin suçunuz. Hem geçen yüzyılda karşı apartmanın da asansörü düşmüş, yani günümüzde asansör düşmesi aslında gayet normal bir olay.
Hatta durum daha da vahim. Apartmandaki insanların yarısı şuna inanıyor: Apartmanın diğer yarısının, sırf yöneticiyi zor durumda bırakmak için, geceleri kendi aralarında toplanıp asansörün ipini kestiğine. Evet, oturduğunuz apartmandaki insanların yarısının gizli birer terörist olduğuna inanan insanlar var.
Bu apartmanda yaşıyor olsaydınız ne yapardınız?
"Demek kader böyleymiş, n'apalım. Dua edelim, yeter.""Kader" diye bir şey var mı, yok mu, onu hiiiç tartışmayacağım. Kaderin var olduğunu kabul edip öyle tartışacağım.
Kader anlayışına göre; pedofil bir katil, kurbanı olan çocuğu öldürdüğünde, bu kaderde yazılı olan bir şeydir. Çocuğun kaderinde bu şekilde ölmek varmış, katilin kaderinde de çocuğun katili olmak. Kaderin karanlık sayfasında böyle korkunç bir olayın yazılmış olması, bu katilin suçsuz olduğu gibi bir gerzekçe bir anlam taşımaz, öyle değil mi? Eğer sırf kaderde yazılı diye "kabahat" diye bir olgunun var olamayacağına inanıyorsanız, siz yolda yürürken kafanıza tuğla atarsam benden de şikayetçi olmayın. O tuğla kafanıza kader olarak gelmiştir demek, n'apalım.
Peki "kader" denilen kitabın sayfalarında şöyle bir paragraf yer alamaz mı: "Ve o gün, madenin jeneratörü patladı. Ama madeni tasarlamış ve denetlemiş insanların beyni ve vicdanı vardı; bu yüzden de madende yeterli sayıda kaçış odası bulunuyordu, gerekli tedbirler alınmıştı. İki gün sonra tüm madenciler sağ bir şekilde yüzeye çıktılar." Eğer kader kitabının başında "Hayır, buraya insanların tedbir almış olmasıyla ilgili bir şeyin yazılması yasaktır!" yazdığına inanıyorsanız evinizin elektrik sisteminden sigortanızı sökün. Sağınıza solunuza bakmadan karşıdan karşıya geçin. Lütfen bunu yapın. Sizin yüzünüzden Kader zarar görüyor o zaman.
Aynı şey ihmâl için de geçerlidir. Bir mühendis olarak şunu söyleyeyim; eğer maden gibi karmaşık bir sisteme insan hayatını emanet ediyorsanız, o sistemde oluşabilecek bütün aksaklıkları önceden görebilmiş olmanız gerekir. Sistemi oluşturan herhangi bir öğenin iflas etmesi case'ine karşılık elinizde B planı (hatta C, D, E... planı) olur. 2014 yılındayız bir de. İnsanlığın, bu son yüz yıl boyunca, iş güvenliği ve maden kazaları konusunda birkaç yeni şey öğrenmiş olmasını bekleriz, değil mi? Maliyeti normalde 140 dolar olan bir ton kömürü 24 dolarlık maliyetle çıkarabilmek adına; inşa ettirdikleri gökdelenin 5 daire parası kadar masraf tutacak, ama 780 insanın hayatını kurtarabilecek kaçış odalarının yapılmaması masum bir hata değildir.