Dün gece garip bir rüya gördüm. Çağlayan'ın düğünü varmış, ben, Sir Aenas, Roselyn, Aras ve İlker (bizim eski tayfadan bir arkadaş) gidiyormuşuz, ben ailemden habersiz bir şekilde. Aenas'ın babası onu, beni ve Antalya'dan gelen Rose'u Mogan Gölü'ne (oradaki eski maceralarım için bkz. ve bkz.), Eymir Gölü'ne ve Galatasaraylılar Birliği Sosyal Tesisleri'ne (rüyanın komikliğini göstermek için, bkz. Düğüne ve oraya gittiğimi aileme söylemek ilginç bir tecrübe olacaktı) gitmişiz, tüm fotoğrafları Aenas'ın makinesiyle çektiğimiz için Asporiamsı gölün resimleri elime henüz geçmemiş.
Düğünden sonra bize katılan Jhemm ve Uysal Timsah'la vakit geçirip çizim sanatı hakkında filan konuşmuşuz. Sonra ben ablamla buluşup içmeye gitmiş ve acayip şeyler öğrenmişim. Eve geldikten sonra ablamın teslim tarihi çok yaklaşmış olan, uluslararası bir kongrede yapacağı İngilizce sunumun ve dökümanların hazırlanmasına yardım etmişim. Daha bir gün önce Olasılık & İstatistik finalimin bitmesinden sonra kurtulacağımı sandığım standart sapma, ortalama değer gibi kavramlar yine başımı yemiş. Blogger'a blog tasarımını kolaylaştıracak özellikler eklenmiş, blogumu yenilemişim. Falan filan.
Sunday, June 13, 2010
Friday, June 11, 2010
Bir şeyler...
Uzun bir süredir buraya doğru düzgün bir şeyler yazamadım. Okul, işler, gelmesini beklediğim mailler, vesaire canımı çok sıkıyor, hayatım çamura saplanmış halde. Keşke kendi hayatımı da okulda grup halinde yaptığımız dönem ödevlerini yönettiğim kadar iyi yönetebilseydim...
Kısa olan birisi için 'lead programmer' gibi bir konumdaydım, zor olan Bilgisayar Organizasyonu dersi için devre tasarımının, şema çiziminin, Verilog kodlamasının yaklaşık %80'ini tek başıma yapmak zorunda kaldım, dört kişi tarafından yapılacak ödevin. Aslında "iyi yönettim" yanlış ifade, berbat yönetip projeyi iyi yaptım. İyi yönetseydim ekipteki diğer kişilerin kendilerine düşen işi yapabilmesini sağlamaya ve sonra kendime düşeni yapmaya odaklanırdım, işin tamamıyla kendim uğraşmak yerine. Özellikle benim gibi dikkati dağınık birisinin aşırı yorgunken basit ama kritik hatalar yapması kaçınılmaz. Ama neyse, başarılı olduk bir şekilde...
---
Son haftalarda beni en çok mutlu eden şeylerden birisi Oyungezer'in Haziran sayısında Faruk'un yaptığı Evvel Zaman İçinde Nasrettin incelemesi ve yüksek bir not almamız oldu (sayfa 46-47'de). Hayatım boyunca en çok istediğim şeylerden birisi bir şekilde emeğimin geçtiği bir oyunun incelemesini okumaktı, geçen ay dergideki fotoğrafımı gördüğümde bile (Mayıs 2010, sahife 21'deki gezgini bulun) bir yayına çıkmanın heyecanını bu kadar yaşamamıştım (zaten fotoğrafa kötü çıkmışım).
Oyunun ne zaman piyasaya sürüleceğini bilmiyorum maalesef.
---
"Reverie River, Reverie River" deyip duruyorum ama arpa boyu kadar ilerledim. Derslerle meşgul olmamın etkisi vardı, ama derslerim mükemmel durumda değil ki... Sanırım başka oyun tasarımcılarından yardım almamın vakti geldi de geçiyor, ama önce ciddiye alınabileceğim bir noktaya ulaşmam lazım.
OGZ'de bu ay Yazar Kilitlenmesi'yle (Writer's Block) ilgili bir dosya konusu var, terimin yaratıcısı olan psikanalist Edmund Bergler'ın yazar kilitlenmesini bebeklik dönemlerinde annelerin yeteri kadar süt vermemesine bağladığından bahsediyor. Bergler, bu teorisinden yola çıkarak 40'tan fazla yazarın tamamını iyileştirmeyi başarmış. Merak ettim, acaba ağızlarına süt mü dayamış? O kadar süt içiyorum, niye bir şey olmuyor?!
---
Geçenlerde bir websitesine rastladım, Acts of Gord diye. Önce "Ehehe, bakın, ben" diye gösterecektim de, sonra sitenin içeriği o kadar hoşuma gitti ki oradan burada bahsetmeye karar verdim (gerçi içeriği hoşuma gitmese de bahsedecektim ama neyse).
Bir oyun dükkanı işleten Gord isimli bir insan komik anılarını anlatıyor. Adam iyi ki Türkiye'de yaşamıyormuş (veya iyi ki Barnz oyun dükkanı işletmiyor).
Hangimiz Boya Küpü değiliz ki?
METUCON 2010, Bonestone Reckoning adlı LARP ve paintballdan fotoğraflar. Aslında LARP ve paintball maceralarımı anlatan bir yazı yazıyordum, sonra okuduğum şeyden ben sıkıldım. Hayır, oyunda çok eğlendim, ama maceramı yeteri kadar iyi anlatabilmem için yazıyı çok uzun tutmam gerekecek.
Paintball maceramın anafikri: Gözlük, paintball maskesine sığmıyormuş (sığdırabilen insanlar varmış elbette, ama benimkini sığdıramadım).
Bir de keşke üstüm başım boya olmuş halimin de resmini çekseydim ve bu post'u da bir ay önce filan yayınlayabilseydim, başlıktaki espri daha kolay fark edilirdi.
Kısa olan birisi için 'lead programmer' gibi bir konumdaydım, zor olan Bilgisayar Organizasyonu dersi için devre tasarımının, şema çiziminin, Verilog kodlamasının yaklaşık %80'ini tek başıma yapmak zorunda kaldım, dört kişi tarafından yapılacak ödevin. Aslında "iyi yönettim" yanlış ifade, berbat yönetip projeyi iyi yaptım. İyi yönetseydim ekipteki diğer kişilerin kendilerine düşen işi yapabilmesini sağlamaya ve sonra kendime düşeni yapmaya odaklanırdım, işin tamamıyla kendim uğraşmak yerine. Özellikle benim gibi dikkati dağınık birisinin aşırı yorgunken basit ama kritik hatalar yapması kaçınılmaz. Ama neyse, başarılı olduk bir şekilde...
---
Son haftalarda beni en çok mutlu eden şeylerden birisi Oyungezer'in Haziran sayısında Faruk'un yaptığı Evvel Zaman İçinde Nasrettin incelemesi ve yüksek bir not almamız oldu (sayfa 46-47'de). Hayatım boyunca en çok istediğim şeylerden birisi bir şekilde emeğimin geçtiği bir oyunun incelemesini okumaktı, geçen ay dergideki fotoğrafımı gördüğümde bile (Mayıs 2010, sahife 21'deki gezgini bulun) bir yayına çıkmanın heyecanını bu kadar yaşamamıştım (zaten fotoğrafa kötü çıkmışım).
Oyunun ne zaman piyasaya sürüleceğini bilmiyorum maalesef.
---
"Reverie River, Reverie River" deyip duruyorum ama arpa boyu kadar ilerledim. Derslerle meşgul olmamın etkisi vardı, ama derslerim mükemmel durumda değil ki... Sanırım başka oyun tasarımcılarından yardım almamın vakti geldi de geçiyor, ama önce ciddiye alınabileceğim bir noktaya ulaşmam lazım.
OGZ'de bu ay Yazar Kilitlenmesi'yle (Writer's Block) ilgili bir dosya konusu var, terimin yaratıcısı olan psikanalist Edmund Bergler'ın yazar kilitlenmesini bebeklik dönemlerinde annelerin yeteri kadar süt vermemesine bağladığından bahsediyor. Bergler, bu teorisinden yola çıkarak 40'tan fazla yazarın tamamını iyileştirmeyi başarmış. Merak ettim, acaba ağızlarına süt mü dayamış? O kadar süt içiyorum, niye bir şey olmuyor?!
---
Geçenlerde bir websitesine rastladım, Acts of Gord diye. Önce "Ehehe, bakın, ben" diye gösterecektim de, sonra sitenin içeriği o kadar hoşuma gitti ki oradan burada bahsetmeye karar verdim (gerçi içeriği hoşuma gitmese de bahsedecektim ama neyse).
Bir oyun dükkanı işleten Gord isimli bir insan komik anılarını anlatıyor. Adam iyi ki Türkiye'de yaşamıyormuş (veya iyi ki Barnz oyun dükkanı işletmiyor).
Hangimiz Boya Küpü değiliz ki?
METUCON 2010, Bonestone Reckoning adlı LARP ve paintballdan fotoğraflar. Aslında LARP ve paintball maceralarımı anlatan bir yazı yazıyordum, sonra okuduğum şeyden ben sıkıldım. Hayır, oyunda çok eğlendim, ama maceramı yeteri kadar iyi anlatabilmem için yazıyı çok uzun tutmam gerekecek.
Paintball maceramın anafikri: Gözlük, paintball maskesine sığmıyormuş (sığdırabilen insanlar varmış elbette, ama benimkini sığdıramadım).
Bir de keşke üstüm başım boya olmuş halimin de resmini çekseydim ve bu post'u da bir ay önce filan yayınlayabilseydim, başlıktaki espri daha kolay fark edilirdi.
Alttakiler de son bir-iki ayda çektiğim doğaçlama fotoğraflar. Son ikisi HDR.
Saturday, June 5, 2010
183 Alo Kadın Çocuk Danışma Hattı
Kadın ve çocuklara yönelik ihmal ve istismar olaylarına anında müdahale etmek için "183 Alo Kadın Çocuk ve Sosyal Hizmet Danışma Hattı" kuruldu. Kadının statüsünü yükseltmeyi hedefleyen hat, acil durumlarda ilgili görevlilerin müdahalesini sağlayacak.
---
Ensest konusunda bu rapor dışında çok az bilgi var tabi, ama yapabileceğimiz tek şey var o da “Alo 183”ü yaygınlaştrmak. Ensest mağdurları için özel bir hat. Bu hattı ne kadar yaygınlaştırırsak o kadar çok kişiye ulaşmış oluruz belki. Yardım etmek lazım.
Biraz önce 6 Üstü Kadın'da yayınlanan "Evcilik Oynamayalım mı?" başlıklı yazıdan alıntıdır. İlgili yazıya "İğrenç" tepki oyunu vermemin iyi bir nedeni vardı (ve tabi iğrenç olan şey yazının kendisi değil, yazıda anlatılan gerçek).
Yazıyı okumak konusunda uyarıldınız.
Yazıyı okumak konusunda uyarıldınız.
Subscribe to:
Posts (Atom)