Tuesday, September 28, 2010
Life's Good
Bakalıım, bugün okul açıldı ve ben tatilde yapmak istediklerimin az bir kısmını tamamlayabildim.
Kabusta Kaybolmak'ın 2010 sürümünü daha bitiremedim.
AGS 2.72 ile bitirdiğim Kabusta Kaybolmak'ı AGS 3.2'ye uyarlamak iyi bir fikir gibi görünüyordu ilk başta (tüm fikirler öyle görünmez mi?). 3.2 formatına çevrilen kodlarda bir takım değişiklikler yapmam gerektiğinin farkındaydım, 2.72 motoru ile 3.2 motoru arasındaki farklardan dolayı. Ama sonra fark ettim; oyun, 2.72'den 3.2'ye convert edilirken o kadar ciddi değişikliklere uğramış ki...
(Uyarı: Teknik ağıt)
3.2'nin, oyun kodlarını 2.72'den daha farklı bir şekilde yorumlaması oda ve karakter etkileşimlerinin mantıksal yapısını o kadar çok değiştirmiş ki 2.72'de çatır çatır çalışan bir oda, 3.2'de mesela 'return' komutu tamamen görmezden gelindiği için oyunu crash edebiliyor (crash'in uygun Türkçe karşılığını hatırlayamadım, neydi o?), bu da oyunu iyice test etmeden görebileceğiniz bir şey değil. Hafif spoiler: En son, o kutup sahnesinin sonunda bizi öldürmeye çalışan şeyin bizi 3.2'de çok komik bir şekilde öldürdüğünü görünce işi bıraktım (vıııııjt diye bize doğru kayarken tek yapabildiğimiz şey onun gelmesini beklemek. baştan kodlanması gerekiyordu, anlayacağınız).
Uzun lafın kısası, eğer AGS 2.72'yle yaptığınız kompleks, uzun bir oyun varsa onu AGS 3.0 üstüne çevirmekle uğraşmayın. Mazohist değilseniz. Yapım halindeki bir oyunun motorunu değiştirmenin ne kadar zahmetli bir iş olabileceğini görmüş oldum, bir oyunu sadece aynı oyun motorunun farklı bir versiyonuna yükseltmenin bile bu kadar sinir bozucu olduğunu gördükten sonra. Bozuk olmayan bir şeyi tamir etmeye çalışmışım bu kadar uykusuz gün boyunca.
Ama bu demek değil ki, yakında yenilenmiş bir versiyon çıkarmayacağım. Bütün Türkçe karakterlerin görünmemesi sorununu düzeltmekle beraber birkaç şeyi daha revize ettim. Eğer en başından beri oyunun motorunu hiç 3.20'ye çevirmekle uğraşmasaydım tüm işi çoktan bitirmiştim, pıfff.. Ve evet, anlaşılacağı gibi çalışmamı AGS 2.72 versiyonu üzerinden yürütüyorum, bu yaz yaptığım birkaç önemli şeyi baştan yapmak zorundayım.
Bu arada Rose, o gönderdiğim şeyi ben kendim halletmeyi başarabildim. Sağol yine de ^^
--
Mezun olabilmem için bir tane güzel sanatlarla ilgili ders almam gerek. Tercihlerim sinema, resim veya fotoğrafçılıktan birisiydi. Sinemayı alabilmeyi isterdim, korku oyunlarım (ve muhtemelen gelecekteki kısa animasyonlarım) için faydalı olabilirdi, ama resimi alabildim. Fotoğrafı da alamazdım, zira ön koşulu objektif takılabilecek bir makine sahibi olmak. Resmi aldım. Uzun bir süredir geleneksel yöntemlerle ciddi bir resim çizmemiştim. Fotomanipülasyonlarım kalitesinde çizim yapabilmem zaten bir hayal, biliyorum, ama en azından az da olsa ilgi duyduğum bir şey bu. İlk dersim yarın, itiraf etmem gerekirse birkaç güzel fotomanipülasyonumun çıktısını alıp götüreceğim, çünkü oraya sadece gelmek zorunda oldukları için gelen embesillere yeteneğimi göstermek istiyorum. (Bir de "Sen kursa gitmişsindir kesin" ve "Bilgisayar mühendisi olduğun için yapıyorsun tabi" geyiğini de yapsalar, üffff!)
---
Acayip kibirli bir insana dönüşüyorum. Çünkü çok yalnızım.
---
Nihayet büyük bir televizyon aldık! Bilgisayardan bir şeyleri izlemekten nefret ediyordum, şimdi DVD'lerimi, Breaking Bad ve Leverage'ı rahatça izleyebiliyorum. Kendi fotoğraflarımı, fotomanipülasyonlarımı ve yüksek çözünürlüklü oyunum Self'i koca ekranda görmek paha biçilmez.
---
Lady GaGa'ya sardım ben de son haftalarda. Öncelerde kliplerinin sinematografik başarısını takdir ederdim sadece (başarılı olacaklar tabi), sonra şarkıları ve özellikle kliplerindeki o ilgi çekici çirkinliği dikkatimi çekmeye başladı. Tuhaf bir çekiciliği var, özellikle insana benzediği zaman. Telephone klibindeki komik yaratık bile bir şekilde kendisini izlettiriyor (insana benzediği zaman güzel görünüyor bence, yukarıdaki resimlerdeki gibi.). Bu kadın bir dahi.
"Kişiliksiiiz, pop dinliyoor! Hatta belki rap bile dinliyordur!" diyecek arkadaşlara söyleyeyim; bu geyiği yapan en son tanıdığım kişi, bir arkadaş grubunda birisi önemli bir miktarda para topladığı zaman yapılan "Şimdi sen paraları alıp kaçıyormuşsun, ehehe," esprisini gerçeğe dökmüş, sonra hayvan gibi ortalıkta dolaşmaya devam etmiş, dahası, onu dışladık diye bizi suçlamış bir arkadaştı. Evet, ben Eminem'in son albümü Recovery'i de sevdim, so fucking what?
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
6 comments:
Kuzenimi dün gece uğurladık. Daha ancak fırsat bulabiliyordum ki hallettiğini okudum :\
Hep böyle oluyor ama ne zaman yardım istesen, çok mahcubum şu an =(
Boşver gitsin adamım. Yo! Check dis out! :)
:)
Yov yov yov \m/
Müzik biz insanlar için var ve bunun her hangi bir türünden hoşlanmak eziklik değil, ben buna göre değerlendiremiyorum insanları. Belki de müzik hayatımda çok fazla yok diyedir. Yani hoşuna gidiyorsa gerisini boşver :)
Bu arada şu haçlı fotoya bayıldım, çok karizma bir fotoğraf olmuş.
:)
Post a Comment