Tuesday, May 3, 2011

Game of Thrones, fantastik kurgu açlığımızı yatıştıracak mısın bakalım?

Söz konusu dizi olduğunda oldukça seçiciyim. Hayır, kendimi dizi gurmesi olarak filan gördüğümden veya yayınlanan dizileri beğenmediğimden değil. Bir diziyi izleyeceksem bütün bölümlerini izlemeyi isterim. Ama malesef dizi izlemeye pek vakit ayıramıyorum, işlerimden ve "işlerimden" dolayı. Nip/Tuck, House MD, BattleStar Galactica'yı baştan sona izlemek isterdim mesela, ama sonsuz vaktimin olduğu bir dönemde yapacağım şey bu. Üff neyse, konuya geçeyim.

Game of Thrones yeni yayına girmiş bir dizi. Dizinin ilk sezonunun üçüncü bölümü daha geçen gün yayınlandı, o kadar yeni. IMDb'de şu an 9.5/10 gibi hayvanî bir skora sahip. İlerleyen bölümler yayınlandıkça daha gerçekçi ve haklı bir skora düşecektir elbette.

 

 
A Song of Ice and Fire'ın uyarlamasıymış bu dizi (itiraf etmem gerekirse bu bestseller kitabın ismini duymamıştım önceden). Dizi/film konusunu anlatmayı pek sevmiyorum, zira başarılı bir anlatıma sahip bir dizinin konusunu yazıya yeterince iyi dökemediğim için diziye haksızlık etmiş olmaktan korkarım. Ama madem Game of Thrones'la ilgili bir blog yazısı yazmaya koyuldum, konusunu biraz anlatmak zorundayım.

Westeros'un Yedi Krallığı'nda işler biraz karışık bir haldedir. Kral Robert'ın sağ kolu 'aniden geçirilen bir havale' sonucu vefat etmiştir. Kral Robert'ın yeni sağ kolu olarak göreve başlamasını istediği kişi "Kuzey'in Gardiyanı" lakaplı, kuzeydeki Winterfall topraklarının ve ordusunun adil ve dürüst lordu, eski dostu Eddard Stark'tır.

Lord Stark'ın hanımı Lady Catelin Stark'a ölen sağ kol Jon Arryn'in hanımından bir mektup ulaşır bir kuzgunla: Jon Arryn'in soylu Lannister ailesi tarafından öldürülmüş olduğuna dair. Lannisterlar, Kral'ın eşi Cersei'nin mensup olduğu ailedir, Cersei'nin kardeşleri de kraliyet içerisinde önemli rollere sahiptir. Bir de sarı sarılar. Lord Stark, eşinin tüm yalvarmalarına rağmen krallığın başkentine, Kral'ın Eli görevine doğru yola çıkar.




Bu sırada, bir önceki kralın mensup olduğu Targaryen ailesinin sağ, ama zayıf kalan üyeleri boş durmamaktadır (bunlar da beyaz saçlı olan tipler). Kral Robert'ın öldürüp yerine geçtiği eski kralın oğlu prens Viserys Targaryen, güçlü bir barbar ordusunun lideri Khal Drogo'ya askeri güç karşılığında kız kardeşi Daenerys'i sunar (Daenerys'in rızası olup olmadığını da kimse sallamaz). Saf bir şekilde bu barbar ordusunun kraliçeliğine başlayan Daenerys dizi ilerledikçe yavaş yavaş gücünün farkına varmaya, gerçek ve güçlü bir kraliçeye dönüşmeye başlayacaktır.     


Lord Stark ve Westeros diyarındaki soylu ailelerin bireyleri şu an spoiler'larını vermek istemediğim entrikalarla uğraşıp dururken farkında olmadıkları, bin yıl önce tamamen yok olduğunu zannettikleri bir tehdit, bir dehşet yükselmektedir kuzeyin karlı topraklarından: Beyaz Yürüyenler.

 Böyle işte.





Bu diziyi neden bu kadar sevdim?


* Karakterleri inandırıcı. Burada basit bir "İyiler vs. Kötüler" çatışmasından daha kompleks bir ilişkiler ve karakterler bütünü var.
* Sürükleyici, merak uyandırıcı.
*Game of Thrones'un yapım aşamasıyla ilgili bir trailer'da görüldüğü gibi, "Şimdi Atina'da şöyle bir antik bina var. Targaryenlerin yaşadığı yerin çekimini de orada yaparız" demek yerine orijinal bir dünya yaratmak için her şeyi kendileri tasarlayıp inşa etmiş hayvan herifler.
* Bana Aslı'nın ve Rose'un hikayelerini, hayal dünyamızı hatırlatıyorlar. Çok uzun süredir bir şey yazamadığım için "onların hikayeleri" demekle yetineceğim malesef. Bu dizideki prensleri gördükten sonra Arleon'u bir lordun oğlu yapmaya karar verdim.

Not: Bu dizi yüksek dozda cinsellik ve şiddet içermektedir. Odada anne baba varken filan izlenecek bir yapım değil pek.

5 comments:

Roselyn said...

Game of Thrones'a ilk başta soğuk baktım, herkesin dilinde diye. Daha sonra Turan'ın çenesine dayanamayıp izledim. İlk bölüm zor geçti ama izletti kendini. Yarattıkları konsept ve karakterleri ben de çok sevdim, ve hatta aklımda yazacak/çizecek pek çok şey oluşturdu diyebilirim.

Ayrıca dizinin başında "HBO" logosunu görünce içimin yağları eridi. Bu adamlar ne dizi yaparlarsa yapsınlar güzel yapıyorlar çünkü [bkz: Rome, Carnivalé, Sex and the City]. Zaten yoğunluklu olarak 18+ oluyor şiddet olsun, cinsellik olsun bu adamların işleri.

Devamını merakla beklediğim, favori karakterim kılıç ve macera meraklısı minik soylu kız olan dizi kendisi =) Bir de Snow'du sanırım adı, Bastard Son.

Ahmet Kamil Keleş said...

Lord Stark'ın bütün çocuklarını sevdim, hatta Arleon'u lord bebesi yapmak istememin sebebi de onlar. (Bir de Snow'un tipi Fetalis'e benzemiyor mu biraz?)

Favori karakterim Lord Tyrion. Bir cüce bu kadar mı karizmatik olur?

Roselyn said...

Eneee harbiden andırıyor sankim 8D Onun albino kurduna noldu ya =( Ühü. Ve evet, çok sağlam olmuş o adam. inandırıcı da olmuş.

Ragnor said...

uzun uzun yazmıştım ama google yalan etti :(.

2. kitabıda çıktı, kaçırmayın alın. ayrıca bide beni kızdırmayın pis spoiler veririm, ona göre :)

Ahmet Kamil Keleş said...

Hmm, albino kurdun yetişkin halini gördüğümü hatırlamıyorum ben de. Sanırım yapımcılar beyaz renkli yetişkin bir kurt bulamamış, bu yüzden o kurdun yetişkinliğine hiç değinmemeye karar vermiş (acaba normal bir kurdu o kurda zarar vermeden beyaza boyamak filan mümkün müdür?). Kurdun akıbetini öğrenmek için kitabı okumamız gerek herhalde.

(Bir de sadece o kurda ne olduğunu öğrenmek için kitabı okumaya başlıyormuşuz...)

Bu arada o kitabı ciddi ciddi okumayı düşünüyorum.