Bu son olaylarla ilgili kişisel düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Zaten herkesin bildiği şeyleri tekrar ettiğim, haber niteliğinde bir yazı olmayacak bu.
Siyasi konularda müthiş bilgili bir insan olduğumu iddia etmiyorum kesinlikle. Bunlar sadece kişisel görüşlerim. Her zaman yorumlara açığım.
Bu olayların patlaması aslında beni mutlu etti, genel olarak. Hayır; artık "kardeşlerim" olarak isimlendirdiğim devrimci arkadaşlarımın şiddete maruz kalması, gözaltına alınması, bir kısmının gözlerini, hayatlarını kaybetmesi çok üzücü. Esnafın dükkanlarının, şehirlerimizin zarar görmesi de öyle (ki vandalistleri "kardeşlerim" dediğim kitleden ayrı tutuyorum. [Bu zararı verenin genellikle polisin kendisinin olduğunu biliyoruz, ama polis olmayan vandalistler de vardır herhalde)].
Peki neden mutlu etti beni bu olaylar? Çünkü nihayet tepkimizi efektif bir şekilde göstermeye başladık. Önceden yazıyorduk, çiziyorduk, Facebook'ta haberler paylaşıyorduk, ama bir şeyin değiştiği de yoktu. Peki ya seçim sandıkları? Seçimin hilesiz olduğuna inanmıyorsunuz, değil mi? İşi fizikselleştirmemiz gerekiyordu. Sokaklara akın etmemiz. Ve şu an yapılan şey tam olarak bu!
Bir kral neden güçlüdür? Neden yaptırım gücü vardır? Tek başınayken fiziksel olarak çok güçlü olduğu için mi? Hayır. Onu koruyabilecek ve dediklerini yapan, fiziksel kuvvete sahip, silah taşıyan insanları kendisi için çalışmaya ikna ettiği için. Ve ülkenin belirli noktalarındaki kişileri de ikna eder, onların altındakiler de üstlerinin (dolayısıyla, kralın) istediklerini yapmak zorunda hissederler. Güç eksponansiyel şekilde artar, siz güç kazandıkça başkaları da kendilerini size katılmak zorunda hisseder.
(Güya "Zaten herkesin bildiği şeyleri tekrar ettiğim bir yazı olmayacak bu." dedim, 1000 yıllık geyiği yaptım. Neyse.)
AKP üyelerinin tek başlarına pek bir güçleri olduğuna inanmıyorum. Diktatörlük konumuna bürokratik bir şekilde, önemliymiş gibi duran kağıt parçalarıyla geldiklerine inanıyorum. Onların yalakalığını yapan güçlü finsansal oluşumlar, AKP gücünü kaybettikten sonra yanlarında olmayacak. Güç nasıl eksponansiyel kazanılıyorsa, o hızda da düşer.
Bizim önümüzdeki en büyük engel, gördüğüm kadarıyla, fiziksel kuvvete sahip teşkilatın AKP'yi koruması. Onları kendi tarafımıza çekmenin gerekliliğne inanıyorum. Polisleri eğer farkına vardırabilirsek bu yazdıklarıma, kendi tarafımıza çekebiliriz belki. AKP milletvekili çocuğunun polisleri sıraya dizdirdiği resmi Kızılay'daki reklam panosunda gösterebilsek... Hayalci miyim? Evet. Ama bu işi "Tüm polisleri döve döve meclise ulaşalım! Kan dökelim!" şeklinde çözebileceğimize de inanmıyorum. Bu barışçıl bir şekilde çözülmeli.
Şiddet, şiddeti doğurur. Polislere karşı inanılmaz öfkeliyim; göz altına aldığı bir eylemci kızı tecavüz etmekle tehdit eden, insanların suratlarına bombaları gülerek atan polisleri duydum. Savaşta bile yapılmaması gereken şeyler yapıldı. Ama bizim şiddet uygulamamızın bize çözüm getireceğine de inanmıyorum (hem hümanist, hem de mantıklı bakış açısıyla). Okuduğum bir yazıda bir gösterici, gösteri alanı dışarısında polislerle sohbet etme imkanı bulmuştu. "Bize taş atmadığınız sürece size saldırmak istemiyoruz. Ve evet, malesef teşkilatta psikopatlar var" demiş polisler. (O yazıyı bulursam paylaşacağım)
Biz devlet görevlilerine X derecede şiddet uygulayacaksak, adamlar ellerinde X + 1'inci derecedeki şiddeti uygulayacak araçları devreye sokarlar.
Bu olaylarda haklı olan biziz. Bunu onlar da (en azından bir kısmı) biliyor. Bizim tarafımıza geçmeleri tek gecede olacak şey değil. Bizim polislere şiddet uygulamamızla da olacak şey değil.
Askeriyeden bahsetmedim, evet. Bu Devrim süreci boyunca herhangi bir rol oynayacaklarını sanmıyorum. Oynasalar bile bizim lehimize olmayacak. Halka yardım etmeye cesaretleri olsaydı şimdiye kadar çoktan yapmışlardı. Eğer polisi bir şekilde şiddet yoluyla yenersek askeriyeyi karşımızda bile görebiliriz; polis engelini barışçıl bir şekilde aşmak için ayrı bir neden.
Hoş; eskiden "Asker işe el atarsa modern Türkiye kurtulacak!" düşüncesine sahiptim. Artık değilim. Mısır'da askerî darbeden sonra pek bir şey değişmemiş. Biz halk olarak kendi başımızın çaresine bakmalıyız.
Sevinçli olmamın başka bir nedeni; eskiden birbirlerinin gırtlağına yapışacak farklı kesimlerden insanların tek bir düşman karşısında tek yürek olması. Ortadan futbolu kaldırsak belki de birbirleriyle kan kardeş olacak insanların birbirleriyle kavga etmesini hep saçma bulmuşumdur. "Din vs Atatürkçülük" şeklindeki; sanki bir insan sadece ya Atatürkçü, ya da dindar olabilirmiş gibi, ilkokul seviyesindeki mantığı da. Bu konuda başbakana teşekkürlerimizi sunabiliriz, artık biz bir bütünüz. Ve umarım bu olaylar bittikten sonra da görüş ayrılıklarımız, birbirimize karşı duyduğumuz saygıyı ortadan kaldırmaz, fikirlerimizi sağlıklı bir şekilde sorgulayabiliriz.
Meydanlardaki kardeşlerim, lütfen asla pes etmeyin! Kazanmaya ilk kez bu kadar çok yaklaştık.
1 comment:
Bu gelişen olayların sonucunda insanlar hemen bir sonuç görmek istiyorlar. Bu güzel başlayan olayın devamının geleceğini ummakla birlikte kimse hemen bir sonuç beklememeli, ve hemen sonuç alınmadığı için pes etmemeli, hayal kırıklığına düşmemeli. Bu olaylar aslında bir tepkinin gerçek başlangıcıdır ve etkisi zaman içinde artacaktır.
Gösteriler belki iki üç gün sonra bitebilir ancak bu ne bir yenilgi ne de bir geri çekilme olacaktır. Halk evlerine geri dönebilir ve dönecektir de. Tepkilere devam edildiği sürece meydanları sürekli işgal etmenin gerekliliği yoktur.Zira etkisini şimdiden başlayarak hissetirmektedir. Yöneticilerin bu direnişe şahit olması ilk büyük etkisidir. Artık iktidar her istediğini tepkisiz yapabileceğine dair düşüncesi sarsılmıştır. Artık her hareketinde yine bu tepkiyi görme düşüncesini kafasından atamayacaktır. Ve atmamalıdır da. Yapılan bu hareket ve akıtılan kan, göz yaşı (bombalar sağolsun bolca akıtıldı) ve hatta canların işe yaraması için tepkilerin meydana dökülmeden de olsa devam etmesi gerek.
Bu şekilde giderse sürekli bahsettikleri yüzde elliyi önümüzdeki kritik seçimlerin hiçbirinde göremeyecekler. Ne kadar hile yapmaya kalkarlarsa kalksınlar bu alacakları hezimeti engelleyemez.
Yeter ki tepkisiz kalmayıp olaylara karşı şu anda olduğu gibi birlik içerisinde karşılık verelim.
Post a Comment