Saturday, November 30, 2024

How blogging evolved into micro-blogging? Here's my perspective.

 A brief history of how blogging evolved into micro-blogging platforms like Twitter, told from my own perspective.

"If I could ever express myself in 140 characters, I wouldn't write blogs", I claimed confidently in 2009 when we were talking about a rising social media platform called "Twitter". I had been writing about the stuff that excite me, my feelings and daily adventures right here in this blog since 2008. And this place wasn't even my first blog, I had a prior blog I was overly expressive about my angst against the world, a blog I put offline later as it should be. This blog's name means "The Man Who Loves Ice Cream At The Last Day Of November", a unique name that references to one of my quirks, which is consuming cold drinks and foods even in cold seasons. It became a personal tradition for me to eat ice cream in November 30, like the mochi I ate today you see here in this post.

Back in the day, blogs had significancy. People would blog what they were passionate about, your blog would be followed by others. Your Blogspot posts would show up in Google searches, unlike the countless shopping sites you see whenever you Google something today (mind you, this was also a curse, since this could lead unpleasant folks to your posts, especially to controversial/sexual topics). If you cared about being heard, these were reasons to blog whatever in your mind.

I'd talk about what keeps me passionate here. The games I make or play, the artworks I do, the films/shows I watched, etc. Then this blog became a place I post only annually at a certain date. Why? We shifted to micro-blogging and YouTube'ing as most of the internet folk. We have been losing our span of attention. And our posts don't show up in Google searches as it used to, I guess, so why bother... It turns out I can usually express myself with few characters a tweet/skeet can hold.

Nowadays micro-blogging itself is shifting. Twitter died when it was bought by Musk, that illegitimate platform called "X" is merely built on Twitter's infrastructure and legacy. Bluesky is exponentially taking place of Twitter. Mastodon/Fediverse will not, because it's not even an entity with such an intention.

Why am I calling X an "illegitimate platform"? A legitimate platform doesn't show you an ad that directly targets another user with her handle to expose her medical record (which was accessed illegally). And many more examples! The main reason why I no longer login X is this lack of legitimacy. Second is how it became a problem that encourages toxicity and anger, let alone trying to maintain a civilized platform.

What will be the future of blogging/micro-blogging? I don't know. I hope whatever it will be, it will be sane.

Here are my Bluesky and Mastodon profiles.

 


Wednesday, December 13, 2023

Vampirler ve Maskeli Balo

Eğer vampirler gerçek olsaydı ve bu günümüzde ortaya çıksaydı ne olurdu? Bugün yolda gördüğüm bir afiş sonucu aklıma gelen, cevapları da komik bir soru.

World of Darkness isimli oyun dünyası, bizim dünyamızda vampir ve başka doğaüstü varlıkların gerçekten var olması hakkında. Büyük bir vampir topluluğu olan Camarilla, vampirlerin ve diğer doğaüstü yaratıkların varlığının insanlardan gizli tutulması konusuna son derece önem veriyor. Maskeli Balo'yu (Masquerade) ihlâl etmek Camarilla için büyük bir suç.

Bugün bir Ajda Pekkan konseri afişinin önünden geçerken vampirlerin kendilerini gerçekte kendilerini gizlemeye ihtiyaçları olup olmadığını düşündüm (bunu bir nevi en yakın arkadaşınızla yaptığınız geyik muhabbeti gibi düşünebilirsiniz, ama bir iç monolog olarak). Maskeli Balo'yu ihlâl etseler kendileri için kötü olmayacağına kanaat getirdim.

1. Nüfuz sahibi bir vampirin vampir olduğu ortaya çıksa Twitter'da #vampirleraramizda gibi akılda kalıcı bir hashtag açılır, nefret kusulur, arada kara mizah içerikli mimler hazırlanır ama kimse vampiri durdurmak için harekete geçmez. Bir süre sonra bu unutulur, normalleşir. Bir süre sonra vampirle yolda karşılaşanlar beraber fotoğraf falan çekilir (vampirin fotoğrafa çıktığını varsıyorum). Vampirin dövmesini falan yapanlar çıkar. Nihayetinde Maskeli Balo ihlâli vampiri çok daha rahat bir konuma getirir.

2. Doğaüstü olayların kamera kayıtları çıksa Unreal Engine 5'le veya AI'la yapıldığı zannedilir. Bir büyücünün bir kurtadama ateş topu attığı bir telefon videosu yayınlansa "Çok güzel bir UE5 çalışması ama yerdeki yansımadaki bozulma bunun gerçek görüntü olmadığını ele veriyor" falan yazanlar çıkar mesela.

İşte bu yüzden vampirler gerçek hayatta yok. Olsalardı, kendilerini gizlemek için çaba sarfetmeleri gerekmediği için bunu bilirdik.

Thursday, November 30, 2023

Saçma kişisel gelenekler, Merak, Pişman olacağını bile bile yenilenler

Bugün 2023 yılının Kasım ayının son günü ve ben yine dondurma yedim.


Yıllar önce (2008) bu blog sayfasını açarken (önceki blogumu kapatmıştım) aklıma gelen ilk isim buydu. Karamsarlıktan uzak ve orijinal bir isim arıyordum. O dönemde Kasım ayının sonlarında bir kere dondurma yemiştim, "Blogun ismi neden bu olmasın?" dedim ve Kasım'ın sonunda dondurma yemek benim için bir gelenek haline geldi. Bu saçma mı? Evet. Ama toplumdaki bazı süregelmiş, normal karşılanan gelenekler bundan daha da saçma.

Bugün GOP'taki Quick China'ya gidip vanilyalı mochi yedim. Hem o restoranın, hem de mochi'nin benim için güzel bir anısı var. En iyi arkadaşımla geçirdiğim bir günün. Oraya bugün özellikle bu dondurma için gitmiştim, gitmişken öğle yemeğini de yedim (dondurmadan önce tabii).



Merak, Pişman olacağını bile bile yenilenler 

Xo soslu deniz mahsüllü pilav da blogun bu kısmının konusu. Menüde ismini görünce nasıl bir yemek olduğunu çok merak ettim. Acılı olduğu işaretliydi, çok acı yemekleri de sevmiyorum ama yine de merakım üstün geldiği için onu söyledim. "Pişman olacağını bildiği halde bir işi yapmak" durumunu karşılayan bir kelime lâzım, belki Almancada veya Japoncada falan o anlamda kelime vardır.

Yakın bir arkadaşımla Merak'ın 8'inci ölümcül günah sayılması, belki de Oburluk'un yerini alması gerektiğiyle ilgili bir konuşmayı hatırladım. Bu benim bir hikâyeyle/oyunla anlatmayı istediğim konulardan bir tanesi.




Friday, June 9, 2023

Haziran 2023, Hırs

Kendimi genel olarak mutlu ve huzurlu hissettiğim bir dönemdeyim. Üstünde çalıştığım bağımsız oyun projesi beni heyecanlandırıyor. Başarılı olacağını düşünüyorum ama beni asıl mutlu eden kısım başarı beklentisi değil, sevdiğim bir iş üzerinde çalışıyor olmak. "Mutluluğa giden bir patika yoktur. Mutluluk, patikadır." derler.

Bahsettiğim proje biraz daha olgunlaştığı zaman public olarak göstereceğim. Şimdilik bunun Steam hedefli bir korku oyunu olduğunu söyleyebilirim.

Bu aralar işe o kadar odaklıyım ki bazen yemek yemek için ara vermeyi başaramıyorum, günlerin büyük bir kısmı çalışarak geçiyor. İşkolizm. Hırs. Hırslı olmayı seviyorum.

Wednesday, May 31, 2023

Uğur böceği

Biraz önce bilgisayarın başına geçmek üzereyken şans eseri yerde şu arkadaşı fark ettim. Muhtemelen pencerenin açık olduğu bir anda içeri uçmuştu. Hemen fotoğrafını çekmeliydim! Makro mercek kullanmama rağmen çok net bir resmini çekemedim maalesef.

Fotoğraf çekildikten sonra arkadaşı sağsalim şekilde pencerenin dışına çıkardım tabii.

Uğur böceği görmenin bana şans getireceğine inanmıyorum ama onu zamanında görmüş olmam umarım onun için bir şans olmuştur.



Sunday, April 16, 2023

Bu aralar neler yapıyorum? (Nisan 2023)

 

Son birkaç ayım çok üretken geçmedi. "Geliştirici tıkanıklığı" diyebileceğim bir dönemden geçiyorum. Bazen yatağımda, bazen salondaki bir kanepede, bazen de bir parkta müzik eşliğinde düşünce okyanusunun derinliklerine dalmak bu aralar en çok yaptığım iş. Veya müziğin akışına kendimi bırakıp salonda dans etmek.

Arada birkaç pixel art ve küçük oyun da yaptım ama çok kayda değer işler değiller.





Dün nihayet evdeki çalışma ortamımda çift monitöre geçtim. Önceki monitörüm (şimdi kendisini ikincil ekran olarak kullanıyorum) renkleri başka ekranlardan biraz farklı gösterdiği için renge ve parlaklığa dayalı iş yapmak zor oluyordu. Bilgisayarımda güzel gözüken bir oyun sahnesinin başka ekranlarda aşırı karanlık gözükmesi hoş değildi. Yeni monitörümü alırken bu renk konusuna özellikle dikkat ettim (ikinci fotoğrafta o maske fotoğrafı nedense yeni monitörümde sepya tonlu çıkmış ama gerçekte düz siyah-beyaz olarak gözüküyordu).

İkinci monitörün verimimi artıracağını umut ediyorum.

Küçük oyunlar yapmayı azaltacağım, belki tamamen bırakacağım. O oyunları yapmak bana birkaç günlüğüne keyif veriyor ama sonra oyunu sadece birkaç yüz kişi oynayınca kendimi kötü hissediyorum. Ve bir topluluğa/etkinliğe gittiğimde insanların beni küçük oyunların yapımcısı olarak tanıdığını görünce. Hırslı (belki de ayrıca kibirli) bir insanım, evet, ve bu değişmeyecek.

Küçük oyunlardan bahsetmişken, son zamanlarda yaptığım ve bu blog sayfasında bahsetmediğim oyunları anlatayım. Üçü de browser'da çalışan WebGL oyunu, Unity'de yaptım.

A Harvest Story'yi (Bir Hasat Hikayesi) Ludum Dare sırasında yaptım. Bu bir oyundan ziyade etkileşimli tecrübe. Bir sonbahar günü parkta gizemli bir yabancıyla tanışmanızı ve onunla sohbetinizi konu alan, Commodore 64 görselliğinde bir yapım. Neil Gaiman'dan ilham aldığım önemli bir kısım var, spoil etmeyeceğim.

O dönemde güç ve adalet kavramına dair düşündüklerimi kaleme aldım. Türkçe ve Ukraynaca desteği de var.


Rock, Paper, Scissors Royale'i yaşadığım geliştirici tıkanıklığı durumundan bir nebze sıyrılabilmek için yaptım. Bir süre önce taş, kağıt, makas nesnelerin birbiriyle savaştığı bir simülasyon görmüştüm. Nesneler temas ettiğinde üstün gelen nesne, ötekini kendisine çeviriyordu. Güzel bir fikirdi, bunu taklit ettim. Bir de bizim bir tarafı seçip ona ait rastgele bir nesneyi kontrol edebilmemiz gibi bir yenilik ekledim. Eğer isterseniz herhangi bir kontrolünüzün olmadığı simülasyon da açabiliyorsunuz.

İki veya üç arkadaşınızla bir araya geldiğinizde taraf tutup iddiaya girmeniz için ideal bir oyun. Her tarafta nesne eşit sayıda yaratılıyor, başlangıç konumları ve hareketleri tamamen rastgele.

L0VER bir bilimkurgu aşk hikayesi. Sadece metin tabanlı, görselsiz bir etkileşimli hikaye. Winter42 nick'li sevgilinizle olan "uzak mesafe" ilişkisini konu ediyor. Saplantı, özgür irade gibi konulara değindim. 4 farklı sonu var.

Bu hikayeyi mobil cihazda da oynayabilirsiniz, zira klavye veya mouse'a ihtiyaç duymuyor. Şu an sadece İngilizce, ileride belki Türkçeye de çevirebilirim.

Bu hikayeyi yazarken ChatGPT'den biraz yardım aldım. Bonus içerik olarak oyunun senaryo metni ve benim ChatGPT'yle olan konuşmam var. Hepsi ciddi spoiler veriyor, bunları inceleyecekseniz oyunu oynadıktan sonra inceleyiniz.


Geçen gün bir etkinlik kapsamında şu pixel art'ı çizdim. Gerçekte nasıl olduğumdan ziyade, kendimi nasıl hayal ettiğimle ilgili bir öz portre.

 




Dün Wishbone Ash konserindeydim.

Harika bir sahne enerjileri var, özellikle Argus gibi bir albümü 51 yıl önce çıkarmış müzisyenler olarak. Umarım benim de işime karşı duyduğum tutku daimi kalır.

Aslında bir ara geçen aylarda gittiğim başka performanslardan da bahsedeceğim. Siyahlı Kadın'a ve Jekyll & Hyde müzikaline gitmiştim.

Konuşkan bir insan değilim ama kendimi yazarak ifade etmeyi seviyorum. Veya oyun yaparak. Oyunlar da bir ifade aracı olarak kullanılabiliyor. Belki böyle sanatsal-sepetsel oyunlar yapmayı tam olarak bu yüzden bu kadar çok seviyorum?

Wednesday, February 22, 2023

Kuğulu Park, 22.02.2023

 




Nikon D5000 ile çekildiler.