Tuesday, March 16, 2010

Bu aralar çok çalışıyorum, hem okul hem de yarı-hobim olan işlerim için. Ne için bu kadar çalıştığımı sorguladığım zaman zihnimin Apollonian kısmının bana yanıtı göstermesi uzun sürmüyor: Özellikle okulumun etrafında gördüğüm o pahalı evler gibi bir eve, yeteneklerimin ve zekamın sınırlarını zorlamamın karşılığında bana yüksek getiri sağlayacak bir işe, büyükçe bir LCD ekrana, düzgün bir fotoğraf makinasına sahip olmak (son ikisine şu anda sahip olabilirim belki, ama yeteri kadar masrafa giriyorum zaten), babamın bize sağladığı imkanları kendi aileme sağlayabilmek için. Para kazanma hırsının kötü bir şey olduğunu duyuyor, okuyorum hep, ama benim bu sahip olmak istediklerimde yanlış olan şey ne? Ben merkez bankasını yönetecek kadar zengin olup da muazzam servetini daha da katlamak adına ülkeleri savaşa sürüklemekten kaçınmayacak bir aile değilim ki (evet, ben öyle bir aile değilim ki)? Hırslıyım, ne olmuş yani?

Yanlış olan bir şeyler varsa biri benim beş yıl sonra nerede olacağımı bugün kestiremiyor olmam. "Kim kestirebilir ki?", sanırım benim istediklerimi isteyenler insanların içerisindeki realist azınlık. Öbürü de arzunun tehlikeli bir duygu olması. Arzu ile çaresizlik kardeştir, ama ben bunun farkındayım zaten.

Geçenlerde Leviathan'daki bir yazıya bıraktığım yorum.



İtiraf etmem gerekir ki, bloga yazmak için 'günlük' niteliği taşıyan uzunca yazılar biriktiriyordum aslında, ama onları yayınlamaktan vazgeçtim. Hayır, tartışma/gerginlik yaratacak bir içeriğe sahip filan değiller, ama o kadar kişisel ve bir o kadar da sığ konular ki 'günlük' olarak yazdıklarım... Bu aralar ActionScript 3.0 öğrenmemin, bu dönem ağır bir ders yüküne sahip olmamın, hangi filmleri izleyip neleri okuduğumun neresi ilginç? Yazdıklarım bana "Ama bu değilim ki ben?" dedirtiyor, ben bütün hayatı oyun yapmak/oynamak, üniversiteye gitmek, arasıra da kültürel ürünleri tüketmek üzerine kurulu bir insan değilim ki? Belki başka bir nedeni de buraya yazılanlar bir French pressten çıkmış (French press'i Türkçeye güzel bir şekilde çeviremedim) kahve gibi olduğu içindir? Bilmiyorum.

3 comments:

Ragnor said...

İşin aslı As3 öğreniyor olman ilginç bi bilgi, en azından benim için :).

Bir diğer konu; hırs, para kazanma isteği vs. bunlar senin tercihlerin ve bunlara birşey demiyorum. Ama eğer derdin cidden çok para kazanmaksa oyun yapımını boşver abi istersen. Çünkü bütün dünyada az para kazandıran bir meslek oyun geliştiriciliği.

Bir bilgisayar mühendisi dünyanın neresinde olursa olsun birçok farklı sektörde oyun sektöründen kazanacağından daha çok kazanıyor. Yani bu durum yurtdışına çıksan da değişmeyecek. Sadece belirteyim dedim. Umarım yanlış anlamazsın ama istediklerini karşılamayabilir şu anda uğraştığın alan, sektör vs. her ne haltsa işte.

Ahmet Kamil Keleş said...

Doğrusunu söylemek gerekirse benim arzuladığım şey para kazanmanın değil, başarının kendisiydi hep. Para kazanmayı çok istiyorum, çünkü bir nevî başarı ölçütü bu.

Oyun yapmayı sevmemin nedeni benim o konuya ilgi duyuyor olmam değil sadece, ama öyle hissediyorum ki varlığımın evrendeki bir şeyleri değiştirebilecek olmasının en etkili yolu yeteneklerimi yaratıcı bir şekilde kullanabilmem. Bunu fabrikasyon bir ürün geliştirerek yapabileceğimden şüpheliyim, benim yapacağım işin aynısını benim yerime geçebilecek birisi yapabilirdi bu tip ürünlerde.

Öte yandan, zaman ilerledikçe istediklerim de değişiyor benimle beraber, kendimi Military Standarts dökümanını okurken buluyorum.

Anonymous said...

Bilgisayar kullanmayı bilmediğim halde oyunları tasarlamak ilginç geliyor, teknik olarak yapamayacağım halde oyun senaryoları düşünüyorum, ve bakıyorum burda biri yapıyor; en iyisi okumak bakalım nolmuş :)