Tuesday, December 14, 2010

Kış gecesi

Karanlık bir çukur boyunca dibe doğru düşüyorum, düşüyorum... Sonra gücümü topluyor ve yeniden uçabilmeye başlıyorum, kanatlarımı çırparak. Ta ki yeniden yorulana kadar. Günlerim böyle geçiyor. Yalnız kalmanın benim kendi tercihim olduğunu iddia eden insanlara içimden orta parmağım kalkık. Öfke nöbetlerimden çıktığım zaman biraz verimli olabiliyorum. Böyle böyle idare ediyorum işte.





Evet, kupamı ve figürümü görmekten bıktınız, biliyorum. Ama onları çok seviyorum, n'apayım...




 Pixel art konusunda başarılı olmayı dilerdim. Chrono Trigger'ın midi parçalarında içinden çok sevdiğim bir tane var (buradan dinleyebilirsiniz), o şarkının gözümün önüne getirdiklerini ekrana dökebilmeyi... Ama düşük çözünürlüklü bir şekilde, retro bir renk paletiyle... Yukarıdakine benzer bir şekilde, tabi ki pixel art olarak. Öbür türlüsü hayalime ihanet olurdu.



Güzel, değil mi?

Evin yakınlarında bulunan, gitmeyi sevdiğim bir pastaneden. Dekorasyonunu seviyorum özellikle, bugün fotoğrafını çekme fırsatı bulamadığım (etrafta insanlar vardı, resimlerimde çıkmalarını istemiyorum).


Bu da kar yağdığından beri çektiğim tek güzel fotoğraf. Ama yeteri kadar güzel değil.

No comments: