Wednesday, July 21, 2010

Korkunç kurkunç şeyler, I

  
Evet, yine bu blogta görmeyi hiç beklemeyeceğiniz (!) bir konu: Son zamanlarda dikkatimi çeken, korku türündeki eserler.

("Korku türündeki eser" tanımlaması doğru bir kullanım mı, emin değilim. Ama aklıma sinemayı, oyunları, görsel sanatları ve hikayeleri kapsayacak daha güzel bir ifade gelmedi)

Yazımda spoilerlardan mümkün olduğunca kaçınacağım (sadece ufak ipuçları verebilirim, ama çok ufak), gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.


Geçenlerde nihayet Paranormal Activity denilen filmin DVD'sini alıp izleme fırsatım oldu. Oh Tanrım, harika bir iş çıkarmışlar! Reverie River için bu filmden öğreneceğim bir şeyler var. “Where there is no imagination there is no horror” sözünün güzel bir örneği, Paranormal Activity. Filmi izlerken beni rahatlatan şeylerden birisi o söz konusu doğaüstü varlığı film boyunca doğrudan görmeyecek olduğumuzu bilmemdi, ama filmin öyle bir sonu vardı ki (*) istemsiz bir şekilde elimi gözlerimle monitör arasına kaldırdım, kendimi koruma refleksiyle.



Korkunç şeyler yapma konusunda biraz başarılı ve izlediği/oynadığı çok az şeyden korkan bir insan olarak filmin korkutuculuğu hakkında "Şöyle yapsalarmış daha iyi olurmuş, bunu yaptıkları için film başarısız olmuş" diyebileceğim hiçbir şey yok. Oyunculuk ve kamera kullanımı başarısı bizi Katie ve Micah'ın yanındaki üçüncü bir kişi haline getiriyor. Katie'nin ürkek, tedbirci yaklaşımı ile Micah'ın maço, tehditkar tavrının zıtlığı filme çok şey katmış; arkasından şeytanın seslerinin geldiği kapıyı açacak, kız arkadaşının o kadar ricasına rağmen eve Ouija tahtası alacak ve evdeki haçı ateşe atacak mal bir karaktere ihtiyacımız vardı zira. Yapılan eleştirilerden birisi filmde bazı şeylerin düzgün bir şekilde açıklanmamasıydı (yani o varlığın neden onlara musallat olduğu, Katie'nin geçmişi, Diane vs.), ki bence olması gereken de bu belirsizlikti.

Bir de filmde "-Hey, o kamerayı ne kadara aldın? -Bir günde kazandığımın yarısı kadar." gibi bir diyalog vardı, aklıma "-Hmm, o zaman o kadar da pahalı değilmiş." esprisi gelmişti, ama gerçek hayatta bu espriyi yapamazdım tabi.

Film sonrası nasıl hissettim peki? Film bittiğinde nefes nefeseydim, her ne kadar uyuyana kadar o gece izlediğim bu filmi bol bol düşünmüş olsam da genel olarak sakindim. Ve hayır, kabusum filan da olmadı o gece. Ama ertesi gece (yani filmi izledikten 24 saat sonra filan) yatmadan biraz önce mutfakta bir karaltının hareket ettiğini gördüm. Odama girdiğim zaman da ışığı yakmadan önce odanın içinde bir şey olduğunu hissediyordum. Işığı yaktıktan sonra o his kayboldu, ışığı kapatıp yattığımda tedirgin, odanın içinde bir varlık hissediyordum  (neyseki her gece sakinleştirici bir ilaç alıyorum da uykuya çabuk dalıyorum).

Biraz önce ikinci filmin trailer'ını izledim, trailer'da ilk filmin sonundan bir sahneyi görünce istemsiz bir şekilde monitörü kapatıp ışıkları açtım (trailer'ın ilk filmin sonuna dair önemli bir spoiler içerdiğini belirteyim). Evet, beni bu kadar etkilemiş.


Ve evet, ikinci bir film daha çekiliyormuş, farklı bir yönetmen tarafından. Umarım beklentilerim doğru çıkar da ikinci film bu kadar başarılı ve korkunç olmaz.


(*): Filmin 3 farklı sonu var, DVD'deki orijinal son bana bunu yaşatmıştı. DVD'de alternatif sonlardan birisi daha vardı, ama o o kadar korkunç değil. Üçüncü son ise sadece filmin webten izleniminde görülen bir tanesiymiş, onu izleme imkanım olmadı.

----

Scratches adlı 2006 yapımı bir adventure oyunu vardı, yine çok beğendiğim bir eser. Onun tasarımcısı Agustin Cordes'un üzerinde çalıştığı yeni oyunu Asylum'un trailer'ı yayınlandı http://www.facethehorror.com/ adresinde. Etkileyici bir oyun bekliyorum, özellikle kişisel olarak beni korkutan bir konu hakkındayken oyun.





--

DeviantArt'ta son zamanlarda ilgimi çeken galerilerden ikisi Halaquinn Arcadias ve Santiago Caruso'nunkilerdi. Halaquinn Arcadias'ın (heh, sanki gerçek ismi bu) galerisi genel olarak çok başarılı, asıl ilgimi çekenler ölümcül günahlarla ilgili çalışmaları (Self-Portraits klasöründeler, henüz fotoğrafı çekilmemiş günahlar var). Caruso'nun çizimlerinde de dikkat çekici bir tekinsizlik var.


--

Bu arada, post'un başındaki resmin kaynağı Biz Ordaydık, Şimdi De Burdayız Ki'nin K.O.G.'ıdır.

2 comments:

Ahmet Kamil Keleş said...

Bir de filmdeki o medyum, Bush'a benzemiyor muydu? Şeytan ayakkabı fırlatsaydı filan...

Roselyn said...

Eneee yazının başına K.O.G.'u koymuş <3 gülmekten yarıldım xD

Yazının geri kalanı da cici ama ben korku filmleri ve oyunlarını sevmiyorum, zira çok feci etkileniyorum :\

"KORKU OYUNLARI SENİN KABUSUN OLACAK LOREAN!!" xD