Monday, January 3, 2011

Yılın ilk blog gönderisi

"Eveet, 2011'e çok çılgın bir şekilde girdim. İşte şimdi onun fotoğraflarını yayınlayacağım," dememi bekliyordunuz, değil mi? Yılbaşında fotoğrafı çekilebilecek hiçbir halt yapmadığım için yılbaşıyla ilgisiz fotoğrafları göreceksiniz bu yazıda.

"Ocak ayında hâlâ kime dondurma satıyorlar ki?" sorusunun yanıtı: Bana.



Bugün İngilizce dersinde yaptığım final sunumundan. Fena olmadı, sunum sırasında söylemem gereken birkaç önemli şeyi unutmam dışında. Üstteki fotoğrafı da hocam çekti (sunum sırasında değil de, tüm sunumlar bittikten sonra ben istedim).

Tepegözle yapılan sunumlarda "maskeleme" adlı bir teknik var. Eğer görselinizde belirli bir süreliğine gizlemek istediğiniz bir şey varsa asetat kağıdınızın üzerine saydam olmayan bir kağıt koyuyor, gizlediğinizi göstermek istediğiniz zaman da kağıdı kaldırıyor veya başka bir şeyi gizlemek için kullanabiliyorsunuz (elbette asetatın üzerindeki mürekkebin, asetat üzerinde tamamen kuruması gerek önce. Lazer veya inkjet yazıcılara göre özel asetat kağıtları var, onlardan doğru olanın seçilmesi gerekiyor). Böylece sunum sırasında o an ihtiyacınız olmayan bir şeyi maskeleyebiliyorsunuz. Tabi bütün durumlar için ayrı ayrı asetat kağıdı bastırırsanız maskeleme tekniğine ihtiyacınız kalmaz, ama bu da pek şık değil.

Sunumumdaki söz konusu anahtar faktörlerden birisi bilinmeyenlerdi. Bu alt konu için sadece konu başlığı gözüken, alt kısmı tamamen maskelenmiş olan bir görsel sundum. Bir korku hikayesinde her şeyin açıklanmak zorunda olmadığını, aslında bazı şeylerin gizli kalması gerektiğini anlattım. "İzleyicilere kilitli bir kapı gösterin, kapının arkasında kesinlikle orada kalması gereken korkunç bir şeyin olduğunu söyleyin ama o kapıyı asla açmayın. Çünkü sizin oraya gerçekten koyacağınız şey, muhtemelen izleyicilerin hayal ettiğinden daha az korkunç olacaktır. Bir hikaye, dinleyenlerin hayalgücünü ateşleyebildiği zaman ürkütücüdür. Maskeler kullanın, buradaki gibi." Ve sonra o görseli tepegözden kaldırdım! Maskenin altında gerçekten de bir şey vardı. Hayır, Jack Nicholson değil, giriş görseliydi bu fotoğraftaki.



Bunu da bugün Sıhhiye'de çektim.

No comments: