Wednesday, January 14, 2009

Karanlık düşünceler

Finallerim bitiyor. Normal kapasitemin yarısı kadar çalıştığımı, normalde tam puana yakın not alabileceğim bazı sınavlarımdan da bu yüzden ancak ortalamanın biraz üstünde not alacağımı itiraf etmeliyim. 2-3 haftadır kafamın bulutlarda dolaştığını hissediyorum, kendimi düşüncelerim arasında sürüklenirken buluyorum. Ağırlaştırılan ilaçlarım yüzünden belki?

Kendimi uyanık dünyada tutabilmek için içtiğim her bardak kahvenin, beni uyanık tutma pahasına saf kahve siyahlığı bulutları da yanında getirdiğini hissediyorum. Hayır, eskisi gibi etrafı yakıp yıkmak isteyecek şekilde değil belki, ama yine de kendimi "artık bir önemi kalmaması gereken şeyler"e öfkelenirken buluyorum.

Düşnehri'nin, yapımını bırakmak zorunda kaldıktan sonra hissettiğim gibi 'dahice' bir eser olmadığı gerçeğine bugün tekrar başına oturduktan sonra anladım. Aileme korkunç şeylerden uzak duracağımı söylemiştim, ama zaten birkaç gün önce Half-Life 2 için yapılan korku temalı modları merak edip birkaçını indirip oynadım zaten. LitN'ın neden bu kadar başarılı olduğunu anladım, çünkü korkudan anlamayan bir sürü insan korku temalı eser vermeye çalışıyor, sonuç olarak da ortaya zombilerin üzerine patlayıcı variller bırakarak savaştığımız Cthulhu temalı modlar çıkıyor (Modda terk edilmiş bir eve giriyoruz. Evin içerisindeki bir bahçede bir ağaca boynundan asılı ölü bir çocuk var, ama oraya geldiğimiz zaman ne bir cutscene devreye giriyor ne de cesedi inceleyebiliyoruz. O asılı çocuk sadece dekor olsun diye konulmuş. İlk bölümün asıl korku teması, evin karanlık bir katındaki zombi sürüsü. Neyseki evin garajında dizi dizi dizilmiş patlayıcı variller var ki zombileri halt edebiliyoruz. Kollarımızın ve elimizin HEV suit ile kaplı olduğunu söylemiş miydim, yapımcılar bir takım elbise kolu kaplaması yapmaya tenezzül etmemişler. Ve bu Cthulhu temalı (?) mod "Vay canına, çok korkutucu!" gibi yorumlar almış. Belki ilk bölümden sonraki bölümler öyleydi, bilemiyorum, çünkü sonra modu sildim). Düşnehri dahice korkunç değil, ama yine de 'başarılı' gidiyor.

Yaptığımın yanlış olup olmadığını bilebilseydim keşke. Yüzü parçalanmış karakterimi gördükçe üzülmek ile rahatlamanın birleştiği tuhaf bir eksene dokunuyorum.

No comments: