Tuesday, April 28, 2009

Birkaç sevimli şey

Canım yazı yazmak istemiyor. Önceki yazımda, sonraki yazımda bahsedeceğimi söylediklerimi biraz erteleyeceğim.


Dün okula kampüsteki ormanımsı yerden giderken bu iki bobiyi ve annelerini gördüm, fotoğraf makinemin yanımda olmasına sevindim. Yavru hayvanların fotoğraflarını çekmeyi seviyorum.



Bu alttaki resmi de birkaç hafta önce çekmiştim, bu da araya kaynasın.




Bunlar da bir çizgiroman projem için dün çizdiğim iki resim. Alttakinin arkaplanını henüz çizmedim.

Ama bu çizgiromanı çizmekten vazgeçtim, çünkü bu çizgiromanın asıl olayı hikayesinin çok absürt ve karamizahi bir şekilde bitmesiydi. Bu çizdiğim karakterler o kadar çok sevimli oldular ki onları böyle The Perry Bible Fellowship'imsi bir hikayeye sokmaya kıyamadım. Ama ilgilenen birisi olursa hikayeyi ona devredebilirim.



6 comments:

Anonymous said...

Ahah, ne kadar tatlılar onlar öyle! Keşke bir tanesini ailemden izin alıp besleyebilsem.

Çok şanslısın Ahmet abi, enteresan anları yakalamayı iyi biliyorsun. ^^

Roselyn said...

Hikaye tam olarak nasıl bir şey ki?
Merak ettim.
(her ne kadar çizecek milyon hikayem olduğu halde çizemesem de, hala daha kaşınıyorum daha fazla daha fazla diye -.- )

Ahmet Kamil Keleş said...

Armageddon. Bir astronotun hayat hikayesi. Astronot olmaya neden karar verdiği, ne kadar çalıştığı ve en sonunda ne olduğu. Hiç sesli dialog yok (en sondaki düşünce balonu hariç), çizgiromandaki tek yazı mektuplar ve kitaplar.

En başta bu iki kuzeni görüyoruz, sarı saçlı olan astronotun çocukluğu. Göl kıyısındaki evdeki dedelerini ziyaret etmişler. Çocuklar balık tutarken annesi-teyzesi "Çocuklaar, dedeniz size hediye verecek!" diye onları çağırıyor, koşarak dedelerinin yanına gidiyorlar. Dedeleri öbür çocuğa boyama kitabı (veya başka alakasız bir şey) veriyor, astronata da uzayla ilgili bir kitap. Çocuk kitabı okuyor ve 2012 yılında Dünya'ya dev bir göktaşı çarpacağını öğreniyor (kitapta bunun yazması absürt, evet). Çocuğun kafasında şimşekler çakıyor.

Sonra çocuk çok çalışıyor, ÖSS'ye girip NASA'yı kazanıyor ("Tebrikler, NASA'yı kazandınız!" diye bir mektup geliyor, annesine sarılıyor filan). NASA'da astronotluk eğitimi alıyor ve en sonunda bir uzay mekiğine binip uzaya doğru yola çıkıyor.

Astronotlar ağlayarak Dünya'ya bir meteorun çarpmasını, Dünya'nın yok olmasını izlerken astronot haince gülümsüyor: "Hayatta kalmayı başardım".

Eğer bu kısafilm olsaydı credits'ten sonra da mekikteki astronotların birbirlerini yerkenki, bizim astronotumuzun kopmuş bir ayakla kaçmaya çalıştığı bir sahne hazırlardım.

Ragnor said...

Yavrular çok şirin, ama anneyi görünce aklıma iki beyaz anne&babadan zenci çocuk doğmasına benzer bi durum geldi, kendi kendime güldüm biraz :)

Unknown said...

Hocam onların birkaç renk açıkları bizim alayda da var. Bir de sibirya kurdumuz da var ki dünya tatlısı. Her sabah işime giderken onu görüyorum bir oyun yapıyor ki sorma:D

Bu arada Ankara nasıl dostum? Ben oyungezere giremiyorum buradan ve iyice koptum sanırsam:D

Ahmet Kamil Keleş said...

Aaa, Sir!

Ankara gayet iyi.

Bizim kampüsteki köpeklerden birisinin daha resmini çekmiştim, onu da sana göstereyim:
http://img133.imageshack.us/img133/9534/kopus.jpg