Sunday, October 18, 2009

Ateş

Bir süredir, bugün Ace'nin blogunda okuduklarımı hissediyorum: Yazmayı, konuşmayı istemek ama ne yazacağını bilmemek. Yapılması gereken şey ne yazacağımızı bilmediğimizi yazmak, sessizliğe karşı kazanılan zaferin ilk adımı bu.

Geçen neden mutlu olduğumu anlatayım (ne de olsa yeteri kadar kişiye anlattım), bu sömestırda staj yapmak istediğim yerin aradığı stajyer pozisyonlarından birisinin iyi derecede AGS bilgisi gerektirdiğini fark ettim. Temel düzeyde İngilizce ve programlama bilgisi de gerekiyor, danışman hocama transkriptimi firmaya yollama imkanım olup olmayacağını soracağım.

Şu an üzerinde çalıştığım şey, yıllar önce yaptığım Ahmet's Fight Game'i AGS'nin yeni sürümü için en baştan yapmak. Lisede yazdığım dandik kodları kullanmak istemiyorum, şimdi eskisinden çok daha gelişmiş bir oyun var elimde (bir de o eski kodların webte bulunmuyor olması, benim onları kaybetmiş olmam gibi ufak bir ayrıntı da söz konusu, eheh). Ayrıca o yeni versiyonu geliştirmem için epey bir talep gözlemledim (bir de ismimi doğru yazsalar... adım Akhmet veya Ahmed değil), bunu yapmak için geç bile kaldım sanırım.

---

Geçen gün yine AGS Community'de Onehour Competition'ı host ettim (uygun Türkçe kelime aklıma geldi), çünkü geçen haftanın kazananı ben olmuştum (evet, o kazandığım hafta da zaten inanılmaz bir mücadele sonucunda kazanılmış bir zaferdi (!)) . Oldukça eğlenceli (ve bence başarılı) geçti, çünkü benim belirlediğim temaya uygun epey katılım oldu.

----

Son haftalar psikiyatrik durumum pek iyi sayılmaz. Bu haftanın sonlarında kendimi fena hissetmedim, çünkü çalışmak için motivasyonum epey yüksekti, ama son haftalarda çok basit bir şey kendimi iyi hissetmemi zorlaştırıyor (hayır, okulla ilgili veya bloga yazılacak şey değil).

Kendimi tekrar öfkeli hissetmeye başlıyorum. "Kendini sınırlandıran tek şey kendin ve salaklıkların!" cümlesini kafamdan atamıyorum. Bir cilt doktoruna gitmeye daha başlamadığım için kendime kızmaya başlıyorum, çünkü yüzüm bu kadar sivilceli olmasaydı ancak o zaman gerçekten yakışıklı olabileceğime ve şu ankinden daha fazla kişinin benimle beraber olmak isteyeceğine inanıyorum. Önceki ders döneminde gereksiz şeylerin beni üzmesine izin vermeyip kendimi salmasaydım yaşıtlarımdan geride kalmayacağımı ... Ama ironik olan, bunu düşünürken aslında yine gereksiz şeylerin beni üzmesine izin vermiş oluyorum. Arkadaşlarımla konuşurken sesimin incelmesinden, kekelemekten nefret ediyorum; kendimi tanıdığım karizmatik insanlarla kıyaslamaktan, onların ne kadar akıcı konuşabildiğini düşünmekten alamıyorum. "Çok daha fazlası olabilirdim!"

Bu beni korkutuyor, çünkü diğer insanlara çok basit gelecek bir şeyi elde edememiş olmak beni eski halime benzetebiliyorsa o zaman ne kadar iyileşmişim ben?

Hayır... Eğer çalışmalarım aksarsa veya insanlarla olan ilişkilerimi kötüleştirecek (aklımdan geçen düşünceleri söylemek gibi) bir şey yaparsam işte o zaman yenilirim. Bu bir ateş, ama artık beni değil, önümdeki engelleri yakacak.

1 comment:

Unknown said...

Gord10 arkadaşım. Hiçbirşey seni engelemesin. Keşke seninle birebir konuşma imkanımız olsa da sana anlatsam senin nasıl bir insan olduğunu.