Saturday, September 11, 2010

In a world that's gone insane, insane, insane, insane, insane ...

Son günlerde oldukça mutlu olduğumu söylemiş miydim?

Geçen gün Facebook'tayken çocukluğuma ait bir fotoğrafla karşılaştım. Erzurum'daki eski evimizde çekilmişti, Erzurum'dan Ankara'ya gelmeden önce ne kadar mutlu bir çocukluk yaşadığımı beni iyi tanıyanlar bilir. Bana o yılları hatırlatan şeyleri görmek üzerdi beni, ama geçen gün bu crop'ladığım fotoğrafı görünce gülümsedim sadece. Çünkü beni o yıllarda mutlu eden şeylere sahiptim hâlâ; beni seven ve sayan insanlara, istediklerimi yapacak imkanlara, huzurlu bir yuvaya sahip olmak.

Tuhaf, bunlara son iki-üç yıldır sahiptim zaten? Sanırım sorun, benim kendimle olan barışıklığımdı. Ama o yıllarda (1995 öncesi) sahip olmayıp da şimdi sahip olduğum şeylerden birisi öfkem, geçmişe ve insanlara karşı duyduğum, kurtulamadığım... Bu ülkeye, insanların beni anlayamayışına, inançlarına karşı ileride öfke duyacağım aklıma gelmezdi o yıllarda, bu öfkenin aşırı bir kibir ve hırsa dönüşeceği de.

---

Bugünlerde QT4 üzerinde çalışıyor, Android SDK'yı inceliyor, arada da ablamın tezine yardım ediyorum. Sonraki postum QT4'le yaptığım minik program hakkında olabilir. Canım pek oyun yapmak istemiyor. Son fotomanipülasyonum of Love'ın beğeni kazanması beni sevindirdi, bu arada.


Dün ilk kez tek başıma bir ev yemeği yaptım: Karides tava. Göründüğünden daha lezzetli oldu.




Bunlar da geçenlerde çektiğim fotoğraflarım. Böyle yatık kalmaları fotoğrafları başka bir güzelleştirdi sanki.

No comments: